3. Köprü’nün ilk kadın saha mühendisi olan kızı Ece Aktan inşaat sektörünü anlattı. Aktan, “Dünyada risk faktörü en yüksek sektörlerden biri ” dedi.
Ekskavatör… İş makinesi yani… Ece’nin ilk oyuncaklarından biriydi. Tabii ki annesi olarak, 5 yaşındaki minik kızıma gidip bir ekskavatör almak aklıma bile gelmemişti. Sokaktaki işportacının uzaktan kumandası ile kullanıp satmaya çalıştığı o ekskavatörü zorla aldırmıştı bana. Hâlâ duruyor evde. Bugün geçmişe dönüp baktığımda, “O zamanlardan belliymiş inşaatçı olacağı” diyorum. Bunu derken, üniversitedeki ilk gününü de unutmuyorum… İnşaat Fakültesi’ni kazanıp, ilk ders gününün sonunda annesine “Şantiye ne demek” diye soran bu kız; bugün 3. Köprü’nün ilk kadın saha mühendisi…
Ece gel baştan başlayalım. Çok erkeksi bir iş değil mi seninki? Neden inşaat?
Aslında en başta bilinçsiz bir seçimdi. Senin benim için istediğin tıp, benim esas istediğim de uzay mühendisliğiydi. Tıp benim için yaraya bakmak, bazen dokunmak gibi şeyler anlamına geliyordu ve içim kaldırmıyordu. Uzay mühendisliğinden de “NASA’ya giremedikten sonra ne anlamı var” deyip vazgeçtim.
Uzay mühendisliğinin de pek kadın işi olduğunu söyleyemeyiz. Kaç tane kadın astronot tanıyorsun?
Samantha Cristoforetti mesela… Benim inşaatı seçmemde İTÜ’nün adı ve kampüs olanakları etkili oldu aslında. Ama bu işin bir erkek mesleği olduğunu ben de düşündüm hep. Hatta ‘Ya iş bulamazsam’ korkusuyla, mezun olur olmaz hemen yüksek lisansa başladım.
Peki şimdiki fikrin ne? Yaptığın işin kadın mesleği olmadığını mı düşünüyorsun?
Sahada çalışıyorsan, bir kadın olarak erkeğe göre şartlar çok daha zor. Fizyolojik olarak bir erkeğin kuvvetinde değilsin. Kışın daha çok üşüyorsun. Daha çabuk yoruluyorsun. Şantiyede çalışmanın olmazsa olmazı amele yanığı bile senin için çok daha büyük problem olabiliyor.
İnşaat mühendisliğinde sahayı tercih eden kadın az mı?
Evet az. Arazi koşulları zor olduğu için pek çok kadın mühendis şantiye ortamında çalışmayı istemiyor. Oysa işin mutfağı da arazi bizim işimizde. Mesleki açıdan çok önemli bir deneyim.
İşverenler peki? Onlar da mı sahada kadına sıcak bakmıyor?
Bunun en somut örneğini iş ilanlarında görürsün. “Tercihen bay eleman alınacaktır” yazarlar. Erkek egemen. Erkekler kendilerine bir kadının hükmetmesini kabul etmek istemiyorlar. Bir kadından emir almak, sanki onların gururunu incitiyor gibi bir durum var.
Köprü’de tek kadın saha mühendisi sen misin?
İlk geldiğimde evet bendim. Daha sonra başka arkadaşlarım da katıldı. Şu anda iş güvenliği, kalite kontrol ve harita mühendisi olarak çalışan yerli yabancı pek çok kadın var.
Köprüyü diğer projelerden ayıran en önemli fark ne sence?
köprü dünyanın sayılı projelerinden biri. Ama daha da önemlisi teknik özellikleri ve pek çok ilki bünyesinde barındırması bakımından bir inşaat mühendisi açısından her zaman karşına çıkabilecek bir fırsat değil.
Ben bir anne olarak iki yaka arasında gidip geldiğin o ipten yolla ilgileniyorum…
(Gülüyor.) Kedi yolu onun adı. O kadar da korkulacak bir tarafı yok.
Adrenalin çok yüksek olmalı…
Baktığın zaman çok tehlikeli gibi görünüyor. Ama önlemler çok üst düzeyde olduğu için, orada normal bir patika yolda yürür gibi yürüyorsun. Tabii yükseklik fobin yoksa…
İtiraf et, hiç mi korkmadın?
Ya düşersem diye hiç korkmadım. Çünkü öyle bir tehlike yok zaten. Kendini bağlıyorsun, ama ya tuvaletim gelirse diye çok korktum açıkçası.
Niye? Orada tuvalet yok mu?
Kedi yolu dediğimiz yer geçici bir çalışma platformu, orada tuvalet olmaz. Ama genel olarak şantiyelerde bu tarz problemler olabiliyor. Mesela ilk gittiğimde sadece erkekler tuvaleti vardı. Bir süre erkek kılığında tuvalete girmek zorunda kaldım. Şantiye montunun yakalarını filan kaldırıp, biraz da külhanbeyi gibi bir yürüme modeliyle kaçıyordum tuvalete.
Tehlikeli bir iş mi seninki?
Evet çok tehlikeli bir iş! Dünyada risk faktörü en yüksek sektörlerden biri… Büyük bir tehlike atlatmadım. İki kere ayağıma çivi girdi. Tetanos aşısı ile yırttım. Bir keresinde de hayatımda ilk kez beton dökülmesini görüyorum. Cumburlop betona daldım. Karşımda kahkaha atmışlardı. Odaya gidip ağlamıştım. Taze betondan ayaklarım öyle bir yanmıştı ki…
(Gülüyorum.) Kıyamam…
Bir keresinde de yemek saati olmasına rağmen ben işçileri yemeye göndermedim! Çünkü öyle gerekiyordu. İşçiler dinlemedi tabii. Bırakıp gittiler. Kaygan ve yüksek bir zeminde onlar dönene kadar iki saat mahsur kalmıştım.
“Üşümeyeyim diye eşlerine yün patik ördürüp getiriyorlar. Odalarındaki ısıtıcıları söküp, benim odama taşıyanlar bile var…”
İşçiler kadın mühendisi pek dinlemiyor mu?
Tam tersi, çok daha fazla dinliyorlar, sahipleniyorlar. Mesela ilk çalıştığım şantiyede çok üşüyorum diye bir ustamızın eşi bana yün patikler örmüştü. Bir başkası, kendi bölümündeki ısıtıcıyı söküp, benim odama getirdi. Aslında bir “Bacı” muhabbetidir gidiyor. Tek sıkıntı hitapta… Ece Hanım, Ece Bey olabiliyor!
Peki şantiye dili nasıl bir dil?
Argo çok hakim… İnşaat sektöründe zaten böyle bir argo lisan var. Sadece mavi yakalı işçiler değil, beyaz yakalı işçiler arasında da konuşulan bir dil. Kadın görünce bu lisan deformasyona uğruyor ama sonra öyle bir noktaya geliyor ki, artık sen de bizdensin deyip devam ediyorlar. Açıkçası sen de alışıyorsun.
Sözcü